Ford Mustang Shelby 2021 Chevrolet Camaro 2021’e Karşı
ABD’nin en büyük 11.şehri, Michigan eyaletinin kalbi olan Detroit, otomotiv sektörünün merkez üs olarak konumlandığı bir bölge… Hem Ford hem…
Devamını OkuKlasik otomobiller demek, güçlü ve performanslı modeller demektir. Bu yazımızda 1968 yılına damga vurmuş klasik modelleri inceliyoruz.
Klasik otomobiller dendiğinde aklımıza hemen Detroit gelir. ABD’nin Michigan eyaletinin en büyük şehri Detroit, büyük bir endüstri şehri… Otomotiv ve yedek parça sektörlerinin kalbinin attığı yer… Son dönemlerde ekonomik anlamda sarsıcı bir süreçten geçiyor ve eski iştihamı neredeyse kalmadı. Ancak bu kentin klasik ve ünlü otomobillerin doğum yeri olduğunu unutmamak lazım. Ford Mustang, Chevy Camaro, Plymouth Barracuda, Pontiac Firebird, AMC Javelin ve Mercury Cougar tam da burada doğdu. Ve hepsinin doğum hanesi karşısında 1968 yazıyor. Ne yazık ki bu markalardan sadece ikisi hayatta, diğer dördü ise tarihe karışmış durumda… Bugun klasik mertebesine erişmiş bu modelleri en karizmatik özellikleriyle inceleyelim.
Amerikalıların “Kaslı Araba” yani güçlü, yüksek performanslı araba dedikleri şey bir Mustang olsa gerek… Ford Mustang bugün bile çoğumuz için nefes kesici. 1968 Ford Mustang ise bugün bir klasik olarak anılsa da o dönemlerde harikaydı. 335hp motor, standart 3 manuel vites, ya da isteğe bağlı 4 manuel vites sunuyordu. Otomatik şanzımana da sahip olduğu için performansı ile etkiliyordu. Tüm Mustang modelleri altı silindirli motora sahipti.
Direksiyon ve kullanım özellikleri bakımından dönemine göre rahat bir modeldi. Yüzer tamburlu ön elektrikli diren, aracın hemen durmasını sağlıyordu. Öte yandan frenler de hep efektifti. Ancak dolgulu direksiyon simidi gereğinden fazla büyüktü. Ayak pedallarına tam olarak basıp aynı anda direksiyona hakim olmak, dirsekleri biraz bükmeyi gerektiriyordu. Buna karşın, sürücü koltukları rahattı. Ama aynı şeyi arka koltuklar için söylemek mümkün değildi. Zira arka koltuk hem baş mesafesi hem de rahatlık bakımından daraltıcıydı. Bu o dönem için pek sorun olmadı. Çünkü böylesine sportif bir otomobilde arka koltukta yolcunun konforu kimsenin umurunda değildi.
Yine isteğe göre eklenebilen Tilt-Swing direksiyon bağlantısı ise çok tutulmadı. Bu ekstra, sürücünün dokuz farklı sürüş pozisyonuna sahip olmasını sağlıyordu. Ancak hokey sopasına benzeyen ön alt kontrol kolu ön tekerleklere şok emilimlerde destek oluyordu. Ayrıca, sert titreşimleri azaltan kauçuk burçlar da donanımın bir parçasıydı.
Şunu kabul etmek gerekir ki bu klasik, döneminin en iyi otomobili değildi. Ama o günlerde bile kendine has bir cazibesi, karakteri vardı. Bugün de o cazibeyi katlayıp arttırarak yoluna devam ediyor.
Bu klasiğin diğerlerinden farkı onunla tanışıklığın 1968 değil 1967 olması… Ancak asıl büyük değişimleri 1968 yılında üretilen modelde gördük. Dolayısıyla bu yazıda da 1968 modeli inceliyoruz.
1968 Chevrolet Camaro tam altı adet motor seçeneği ile geldi. Üç motor standart, diğer üç motor da isteğe bağlı idi. Ve motorlar böyle bir araba için çok güçlüydü. 410 lb-ft’lik bir tork derecesinden bahsediyoruz. Ayrıca hidrolik direksiyon, hidrolik frenler, klima ve duman cihazı gibi özelliklere de sahipti. Motorlara ve arka uçlara bağlanabilecek şanzımanlar da çok çeşitliydi. Standart 3 vitesli, ağır hizmet tipi 4 vitesli, Powerglide ve Turbo olarak şanzımanları belirtebiliriz.
Arazide biraz sert kalsa da şehir içinde bu arabayı kullanmak epey zevkliydi. 16 inç jantlardaki geniş sırtlı lastikler, çapraz montajlı arka amartisörler, kuvvetli sürüş deneyimi sağlıyordu. Hidrolik direksiyon özellikle rahatlık verse de hızlı viraj alırken biraz hassas bir yol tutuşu yaratıyordu. Yine, bu kolaylık ve rahatlık için bir fedakarlıktı. Hızlı fren özelliği de Camaro için güçlü olduğu bir noktaydı. Fren pedalı topuk ve parmak hareketi için zemine yakın olacak şekilde ayarlanmıştı. Bu, ralli ve yarış için iyi bir özellikti. Ön diskler, tekrarlanan yüksek hızlı duruşlardan sonra solmaya karşı oldukça dayanıklıydı. Böylece güç desteği herhangi bir kavrama olmadan çalışıyordu.
Şurası bir gerçek ki bu Camaro öyle geniş iç mekan arayanlara yönelik değildi. Sonuçta sportif, havalı bir modeldi. Ancak yine de koltukları rahat, orantılı, kolay temizlenebilirdi. Bagaj alanı ise mini bir valiz ile dolacak kadar küçüktü. Konsola takılan emniyet kemeri yuvası kullanışlıydı. Dakikalarca emniyet kemeri yuvası aramaktan da kurtarıyordu.
Ön planlama eksikliği, değişikliklerin yüksek maliyeti veya amaca uygunluk için mükemmelliğin feda edilmesi bugün de yaşadığımız sorunlar. Ne yazık ki, Camaro’daki birçok küçük rahatsızlık, biraz daha test ile düzeltilebilirdi. Yakıt, ampermetre, sıcaklık ve yağ basıncı göstergelerini içeren konsola monte özel enstrümantasyon paketi, sürücü koltuğundan görülmeyecek şekilde yerleştirilmişti. Göstergeleri, özellikle yakıtı kontrol etmek için, gözlerin birkaç saniye boyunca yoldan uzak olması anlamına geliyordu. Bu da çok tehlikeliydi.
Özetle, mekanik anlamda iyileştirilmesi gereken bazı zayıf özelliklerine rağmen, küçük ve hızlı sevenler için gayet yeterli idi.
Yollarda fırtına gibi esmek için tasarlanmış bir arabaydı Plymouth Barracuda… Hafif, esnek ve sokak sürüşüne uygundu. Ancak eski bir tasarımın sınırlı özellikleri nedeniyle engebeli yollarda maalesef zorlanıyordu. Lastikler otomobilin süspansiyon dengesini sağlasa da yoldaki herhangi bir engebeyi en rahatsız biçimde hissediyordunuz. Yine de motor tasarımı anlamında başarılıydı.
Barracuda’nın hardtop ve fastback modellerinde mevcut olan sıralı veya kovalı koltuk seçenekleri kesinlikle bir avantajdı. Aslında kova koltuklar açıkça görünüm ve yumuşaklık için tasarlanmıştı. Ne koltuk arkalığında ne de alt kısımda neredeyse hiç yan destek görünmüyordu. Ancak kol ve bacak mesafesi oldukça rahattı.
Barracuda, yolcu kabini, yol tutuş ve fren gibi açılardan rakiplerinin sportif çekiciliğinin çoğundan yoksundu. Bununla birlikte, bazı özellikler bakımından etkileyici bir şekilde öne çıkıyordu. Yeni 340-ci motor, karizmatik, kendine has stil ve konfor. Bu farklar rahatlığı ön planda olan bir spor otomobil arayanlar açısından oldukça önemliydi.
Genel olarak fastback, notchback, cabriolet modelleri ile bildiğimiz Plymouth Barracuda 1967-1969 yıllarına damga vurdu. 1970-1974 yılları arasında bambaşka görünüme sahip bir üçüncü nesil ile karşımıza çıktı. 1973 petrol krizinin ardından bizlere veda etse de kimilerimiz için klasik kalmaya devam etti.
AMC Javelin’e durduk yere yılın otomobili demiyoruz. Çünkü bu arabanın 68 kasası MotorTrend tarafından yılın otomobili seçilmiş. Yani bir şampiyondan bahsediyoruz.
Fiberglass materyaller, özel güvenlik geliştirmeleri, tatmin edici bagaj hacmi… Tüm bu özelliklere bakarsak şampiyonluğu hak ettiğini söyleyebiliriz. 145hp gücünde, altı silindirli motoru ile performansı da etkileyiciydi.
Javelin, yol tutuş deneyimlerinde de çok keyif veriyordu. Kalın lastikler, virajları kolaylaştırıyordu. Manuel direksiyon biraz hantal da olsa kullanım zorluğu yaşatmıyordu. Javelin’deki isteğe bağlı ön disk/arka kampana güç üniteleriyle eşit verimlilikte frenlere sahip çok az araba vardı. Dağ yollarında bile fren kalitesinden ödün vermiyordu.
Boyut olarak baktığımızda ise Javelin’in rakiplerinden daha büyük olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki arka koltukta üç yolcu rahatça oturabiliyordu. Ön koltuklar tamamen arkaya itildiğinde bile bolca diz mesafesi kalıyordu.
Torpido gözü erişimi biraz güç olsa da torpido yerleşimi sürücünün kolayca görebileceği ve ulaşabileceği her şeye sahipti. Merkeze monte edilen radyo, neredeyse zemine yapışmıştı ve bu şık görünmüyordu. Öte yandan o dönemin koşullarına uygun olarak puro çakmağı ve küllük gibi bazı şık detaylar da barındırıyordu. Pek çok sürücü Standart Javelin süspansiyonunu sertliği ve dengesi nedeniyle seviyordu. Temel pakette bile otomobilin içinde titreşim ve aktarma organları gürültüsüne rastlanmıyordu. Işık anahtarı, anahtar kapalı iken devreye giren far zili gibi detaylar o dönemin aranan özellikleriydi.
AMC Javelin 1974 yılına dek aramızda olmaya devam etti. Süreç içinde ilk jenerasyondaki 145hp gücü 285hp’ye kadar çıktı. Manuel vitesin yanına otomatik şanzıman da eklendi. Ancak rakiplerin çok güçlü ve küresel boyuttaki hamlelerine direnemedi. 1988 yılında kepenk kapatan AMC, Javelin modeli ile şimdi koleksiyonerlerin gözdesi…
Mercury Cougar’ın bu kategorideki en lüks araba olduğunu söylemeliyiz. Sadece iç döşemeler ve ses yalıtımına bakarak bile bunu anlamak mümkündü. Konfor, bu arabayı tanımlayan en önemli kelimeydi.
Temel versyion Cougar V-8, 210hp, 3 manuel vitesli ya da opsiyonel olarak 4 manuel vitesli idi. Paketlerine bağlı olarak motor seçenekleri farklılaşsa da motorların performansları memnun edici idi. Sac metale nüfuz eden motor gürültüsü veya performans kombinasyonlarından kaynaklanan sert mizaçlar yoktu.
Konforlu ve lüks olduğu için performansının ve hızının geride kaldığını düşürseniz hata edersiniz. Çünkü markanın mühendisleri stabilite ve sağlamlığı, yumuşak bir sürüş ile birleştirmişti. Ataktı, sürücü taleplerine hızla yanıt veriyordu. Cougar, frenleri durdurma gücü ve tasarım anlamında Mustang frenleri ile benzerdi. Özel kampanalı frenler, temel olarak donatılmış modelleri aşırı çaba veya mesafe harcamadan durduruyordu. Ancak arabaya temel bir geliştirme eklediğinizde, frenleri de geliştirmeniz gerekiyordu. Klima ve ısıtma ayarları bakımından da döneminin otomobillerine kıyasla ilerdeydi.
Cougar boşuna klasik bir araba olmadı. Her şeyden önce güzel bir arabaydı. Konforlu, sessiz, sportif ve iyi performanslıydı. Evet biraz pahalı ve lükstü. Ancak ödediğiniz paranın karşılığını tam anlamıyla veriyordu. Ford’un Mercury bölümü tarafından üretilen bu otomobilin model serisi olarak Avrupa stiline ve özelliklerine sahip olduğunu da ekleyelim.
“Muscle Cars” da denen bu kaslı, güçlü arabaların hepsinin kendine has özellikleri var. Ancak Pontiac Firebird neredeyse kusursuzdu.
Altı silindirli motor 175hp güç üretiyordu. 3 vitesli manuel, tamamen senkron şanzıman standarttı. Ve 4 vitesli manuel veya 2 vitesli otomatik isteğe bağlı idi. Meraklısı için Sprint isimli bir yükseltme paketi de vardı. Bu paket küçük altı silindirli motoru 215hp’ye kadar çıkartıyordu. Potansiyeli yüksek bir arabaydı ve yedek parça açısından da tatmin ediciydi.
Direksiyon hareketi ve yol tutuşu bakımından uyumluydu. Güç asistanı her türlü sürüşü kolaylaştırır ve hızlı manevralar sırasında aşırı savrulma veya his kaybını önlerdi. Manuel direksiyon kutusunu kullanmak o kadar zor olmasa da bazı durumlarda direksiyon yavaş kalıyordu.
Konfor açısından baktığımızda ise Camaro ve Firebird temelde aynı koltukları kullanıyordu, ancak Pontiac kesinlikle daha maharetli idi. Pontiac’in bacak mesafesi uzun boylu sürücüleri bile tatmin ederdi. En büyük rahatlık öğesi ücretsiz ve isteğe bağlı Space-Saver yedek lastiğiydi. Küçük boyutu gerçekten bagaj bölmesinde aşırı yer kaplamıyordu. Yine de katlanabilir ünite ile alandan kazanç sağlamak mümkündü.
Firebird, tüm özellikleri ile değerlendirildiğinde ona kusur bulmak pek de mümkün olmamıştır. Yine de bazı küçük kusurları da vardı şöyle ki uzun kaput nedeniyle park ederken ön kısmı görmek kolay olmuyordu. Yan görüş de C sütunu yüzünden zorlaşıyordu. Ve alçak bir araba olduğu için içindeyken kendinizi yere yakın hissediyordunuz. Ancak bu tarz küçük kusurları bir tarafa bırakırsak Firebird’ü harika bir klasik olarak hatırlamalıyız. Çünkü o, bunu hak ediyor.
Klasik otomobil sahibi olmak bu devirde pek kolay değil… Ancak sportif cabrio modellerle bu tutkunuzu bir parça da olsa yaşayabilirsiniz. En güzel ikinci el cabrio araba modelleri için hemen Caretta Oto ilanlarını inceleyebilirsiniz. Tüm modelleri yakından görmek için de Caretta Oto Showroom’unu ziyaret edebilirsiniz.